Nasıl yağdı bu gün, kentin tepesine geçti bulutlar.
Eş dost görmeye gittim,
Ayağımın arkası nasır tutmuş,
Ayağımda bez ayakkabılar
Sırtımda haki parkam, toprak gibi: ıslak-kahve-yeşil…
Şebnem kulağımda
-Hansel ve Gratel nasıl toplamışlarsa çakıl taşlarını-
Ben de evin yolunu can kırıklarını takip ederek bulacak oldum;
Allahın kulu yok sokakta
Makarasından boşanmış saydam iplik gibi yağmur;
Ev duruyor, dedim yerli yerinde
İyisi mi ben söküklerimi dikeyim
Adımlarım iğne iğne;
-Teğelledim yan sokağa doğru
Asfaltta seyrettim düşme biçimlerini;
Makdülleri kara tebeşirlerle çevrelemişler
Neler vardı bilseniz…
Çamur, soğuk pis sular ve hiçe koşulmuş koşular.
Döndüm bina çevrelerinde;
İt kopuk gibi adımladım,
Ellerim, kafamın tepesi sırılsıklam
Yağmur suyu içen deli olur derler;
Çok su yuttum bugün;
-Şüpheliyim ruh sağlığımdan…
Bisikletli bakkal çırağıyla rastlaştım,
-tanımazdan geldim
Demesin, ne garip kadın
Gündüzün kiloyla patates sordu
Akşamına evin etrafında
Kovulmuş erkek evlat gibi dönüp duruyor
Üstü başı yağmur kesmiş,
Rimelleri akşam ağlaması…
Demesin, ne arıyor bu kadın bomboş sokakta-
Divane midir?
Bilmez ki,
Yağmur suyuna ağzı dokunup,
Evini bulmak için kırıklarını döküklerini takip eden
Sokağın odalarında soluklanacaktır…
“Delinin ta Kendisi.” için bir cevap
Gercekten yagmıs yagmur…iliklerine de işlemiş birtanem ama gel kahve yaptım
içelim sohbetimle beraber